2018 YILI DEVLET HAKLARININ, 7164 SAYILI KANUNLA DEĞİŞİK 3213 SAYILI MADEN KANUNUNUN 14. MADDESİNDE BELİRTİLEN DEVLET HAKKI ORANLARI DİKKATE ALINARAK HESAPLANACAĞI YÖNÜNDEKİ...

2018 YILI DEVLET HAKLARININ, 7164 SAYILI KANUNLA DEĞİŞİK 3213 SAYILI MADEN KANUNUNUN 14. MADDESİNDE BELİRTİLEN DEVLET HAKKI ORANLARI DİKKATE ALINARAK HESAPLANACAĞI YÖNÜNDEKİ MADEN VE PETROL İŞLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ UYGULAMASINA İLİŞKİN DEĞERLENDİRME

Maden Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair 7164 Sayılı Kanun Türkiye Büyük Millet Meclisinde 14/2/2019 tarihinde kabul edilerek 28/02/2019 tarih ve 30700 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.

Bu Kanun ile 3213 sayılı Maden Kanununun 14. maddesinin dördüncü fıkrasında yer alan Devlet hakkı oranları değiştirilerek mermer ve doğal taşlarda %4’den %4,5’a artırılmış, IV. Grup madenlerden; altın, gümüş, platin, bakır, kurşun, çinko, krom, alüminyum ve uranyum oksit madenlerinden bu Kanuna ekli (3) sayılı tabloda belirtilen oranlarda, uranyum oksit dışındaki radyoaktif mineraller ve diğer radyoaktif maddelerden % 8 oranında, diğerlerinden ise % 3 oranında Devlet hakkı alınması hüküm altına alınmıştır.

04/04/2019 tarihinde MAPEG internet sitesinde 2018 yılına ait maden ocak başı satış fiyatları ilan edilmiştir. Bu ilana, “2018 yılı Devlet hakları, 7164 sayılı Kanunla Değişik 3213 sayılı Maden Kanununun 14. maddesinde belirtilen Devlet hakkı oranları dikkate alınarak hesaplanacaktır” şeklinde not düşülmüştür.

Bu şekilde, 28/02/2019 tarihinde yürürlüğe giren bir Kanun hükmüne dayanılarak 2018 yılında yapılan madencilik faaliyeti ile ilgili olarak sonradan artırılan oranlar baz alınmak suretiyle daha fazla Devlet hakkı alınacaktır. Ancak bu durum hukukun temel ilkesi olan “yasaların geriye yürümezliği” ilkesine aykırı bir uygulamadır. Bu yönde bir uygulama yapılması halinde “hukuk güvenliği ilkesi” de zedeleneceğinden birçok ruhsat sahibi idari yargıda hak arama yoluna gidebilecektir.

Hukuk devletinin gereği olan hukuk güvenliğini sağlama yükümlülüğü, kural olarak yasaların geriye yürütülmemesini gerekli kılar. “Yasaların geriye yürümezliği ilkesi” uyarınca yasalar, kamu yararı ve kamu düzeninin gerektirdiği, kazanılmış hakların korunması, mali haklarda iyileştirme gibi kimi ayrıksı durumlar dışında ilke olarak yürürlük tarihlerinden sonraki olay, işlem ve eylemlere uygulanmak üzere çıkarılırlar. Yürürlüğe giren yasaların geçmişe ve kesin nitelik kazanmış hukuksal durumlara etkili olmaması hukukun genel ilkelerindendir.

“Hukuk güvenliği ilkesi”, hukuk devletinde uyulması zorunlu temel ilkelerden birini oluşturmaktadır. Anayasada öngörülen temel hak ve özgürlüklerin kullanılmasının ve insan haklarının yaşama egemen kılınmasının önkoşulu olan hukuk güvenliği ilkesi, hukuk normlarının öngörülebilir olmasını, bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde devlete güven duyabilmesini, devletin de yasal düzenlemelerde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerekli kılar.

Nitekim 1 Temmuz 2008 tarih ve 26923 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Anayasa Mahkemesinin 07.02.2008 gün ve E:2005/128, K:2008/54 sayılı kararında da; “Hukuk güvenliği ilkesi, hukuk devletinde uyulması zorunlu temel ilkelerden birini oluşturmaktadır. Anayasada öngörülen temel hak ve özgürlüklerin kullanılmasının ve insan haklarının yaşama egemen kılınmasının önkoşulu olan hukuk güvenliği ilkesi, hukuk normlarının öngörülebilir olmasını, bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde devlete güven duyabilmesini, devletin de yasal düzenlemelerde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerekli kılar.

Daha önce tesis edilmiş bulunan işlemlerin doğurduğu hukuki sonuçları ortadan kaldıracak şekilde yasama tasarrufunda bulunulması, hukuk güvenliği ilkesine aykırılık oluşturur. Hukuk devletinin gereği olan hukuk güvenliğini sağlama yükümlülüğü, kural olarak yasaların geriye yürütülmemesini gerekli kılar. Yasaların geriye yürümezliği ilkesi uyarınca yasalar, kamu yararı ve kamu düzeninin gerektirdiği, kazanılmış hakların korunması, mali haklarda iyileştirme gibi kimi ayrıksı durumlar dışında ilke olarak yürürlük tarihlerinden sonraki olay, işlem ve eylemlere uygulanmak üzere çıkarılırlar. Yürürlüğe giren yasaların geçmişe ve kesin nitelik kazanmış hukuksal durumlara etkili olmaması hukukun genel ilkelerindendir.” denilmiştir.

2018 yılı Devlet haklarının, 7164 sayılı Kanunla Değişik 3213 sayılı Maden Kanununun 14. maddesinde belirtilen Devlet hakkı oranları dikkate alınarak hesaplanacağı yönündeki bu uygulama ile; 2018 yılında ruhsat sahalarında üretim faaliyetlerinin yapıldığı tarihte yürürlükte bulunmayan yasa hükmünün geriye doğru yürütülmesi söz konusu olacaktır. Hukuk devletinde hukuk güvenliğinin sağlanması, öncelikle hukuki işlemlerin sonuçlarının öngörülebilir olmasına bağlı bulunduğundan, 2018 yılında mevcut olmayan bir yasa hükmünün daha sonra geriye yürür şekilde uygulanması hukuk güvenliği ilkesine aykırıdır. Yeni bir yasa hükmü ile ruhsat sahiplerine getirilen Devlet Hakkı yükümlülüğünün bu oranlarda uygulanacağının 2018 yılında ruhsat sahipleri tarafından bilinmesi ya da öngörülmesi imkansızdır.

Madencilik ticari bir faaliyet olup, hiçbir işletme zarar edeceğini bile bile faaliyet göstermez. 2018 yılı için bu oranlarda Devlet hakkı alınacağını ruhsat sahipleri bilse idi üretimini buna göre planlar ve gelir gider hesabını da buna göre yapardı. Bu yönde bir uygulama ile MAPEG, geçmişe dönük olarak ruhsat sahiplerine, onlar tarafından öngörülemeyen ilave bir gider kalemi yaratmış olmaktadır.

Bilindiği üzere, 04/02/2015 tarihinde TBMM’de kabul edilen 6592 sayılı Kanun ile yine Devlet hakkı oranları artırılmış, ancak Kanun geriye doğru uygulanmayarak 2014 yılına ait Devlet hakları değişmeden önceki oranlarda uygulanmış, hatta 2015 yılında 6592 sayılı Kanun yürürlüğe girene kadar ki dönem için ayrı, 2015 yılının geriye kalan dönemi için ayrı satış bilgi formu alınmıştır. Benzer bir uygulamanın burada da yapılması mümkün iken bu yapılmamıştır.

2018 yılı Devlet haklarının, 7164 sayılı Kanunla Değişik 3213 sayılı Maden Kanununun 14. maddesinde belirtilen Devlet hakkı oranları dikkate alınarak hesaplanacağı yönünde bir uygulama yapılırsa bu, hukuka ve hakkaniyete açıkça aykırı olacaktır.